5/26/2010

Nası

Vay arkadaş. Şaşmadan edemiyorum bazen.
Didimdeki Apollo Tapınağı’nın sur duvarını yıkmışlar. Ne için? Tükkan açıcaz diye. Bu ne saçma iştir arkadaş. Hayır şimdi biz de tükkan açıcaz mesela. Ama naapıyoruz, kiralık emlak bakıyoruz, parayı nerden bulcaz diye düşünüyoruz, tükkanın konsepti ne olsun diye düşünüyoruz (aslında “ne tükkanı olsun la bu?” diye soruyoruz birbirimize. Konsept dediğime bakmayın siz.) falandır gibidir vs.. Hacı Mimi Külhani Camii’nin minberine darbeli matkapla dalıyo muyuz? Ya da ne bileyim, Galata Kulesi’ne kat çıkıyo muyuz en kaçağından? Yok tabi ki. (ha bizde hiç aksiyon yok o ayrı, biz sade konuşuyoruz, hayal ediyoruz, paraya para demiyoruz, sonra mutlu mutlu uyuyoruz. Hem de osura osura). Yapılmaz böyle şeyler. Öküz müsün arkadaş? Apollo lan. Tarnı olum bu. Adam gelmiş kaç bin yıl önce, tapındığı, sevdiği, korkup üç buçuk attığı, saygıda kusur etmediği, varlığını armağan ettiği tanrısına tapınak yapmış. Kim bilir ne tapınmıştır orada. Sen git dozerle duvara gir. Ondan sonra varlığımızı bi yerlere armağan ederiz, oldu canım. Ne anladım ben bu işten. Sen oraya balyozla dal gözlemeci aç (gözleme açan teyze de koy önüne), sen arkadaş git dolmaçeye denize bakan tarafa disco yap, varalım gidelim efesteki kütüphaneyi pay edip hisar üstünde öğrencilere satalım parça parça. Var mı lan öyle?
Noluyo la?