Abdülhamit’i deviren İttihatçıların, Abdülhamit’ten devralıp İttihat ve Terakki’nin vârisi olan Cumhuriyet’e emanet ettikleri korkular üzerinden ülkeyi yönetme ve siyaset üretme geleneği Lozan’dan günümüze kesintisiz olarak farklı şekillerde vücut buldu. Kimi zaman şeriat, kimi zaman komünizm kimi zaman kürtler üzerinden toplumda yaratılan barbarları bekleme hali devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bir bütün teşkil etmesini sağlayan en önemli etken oldu. Tarihi, birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz günlerin toplamından oluşan Türkiye Cumhuriyeti, şeriatçı ya da komünist barbarlarının istilası tehlikesi ile zaman zaman karşılaşmış olsa da ihtiyaç duyduğu birlik ve beraberliği kesintisiz olarak ancak kürt barbarların istilasını beklerken sağlayabildi.
Son zamanlarda AKP
hükümeti ve Erdoğan’a karşı Gezi, yolsuzluk operasyonu ve ses kayıtları
üzerinden yürütülen haklı muhalefet, bütün çabalara(!) rağmen AKP’nin
surlarında ciddi gedikler açıp AKP seçmeninden önemli bir kitleyi henüz
koparabilmiş değil. İktidar üzerinden sağladıkları menfaatler çevresinde birbirlerine
sımsıkı şekilde kenetlenmiş, bugüne kadar elde ettikleri kazanımları kolay
kolay terk etmek istemeyen menfaat gruplarının koalisyonundan teşekkül etmiş bu
seçmen kitlesini AKP’den koparabilmek için öne sürülen son koz olarak, yine ve
yeniden, bölücü barbarların sınıra dayandığı haberleri kale surlarının içinde
dillendirilmeye çalışılıyor. CHP ve MHP’nin seçmen kitlesi tarafından sıkça
dillendirilen (AKP’nin seçmen kitlesi içinde korku tohumu olarak ekilmeye
çalışılan) özerklik ve bölünme propagandası, 30 Mart yerel seçiminin galibi kim
olursa olsun 30 Mart sonrasının gündeminin milliyetçi söylemler üzerinden
gelişmesinin ve siyasetin yön belirleyicisinin milliyetçilik olmasının sebebi
olacak.
MHP’nin geleneksel politikası ile tezat oluşturmayan bu
milliyetçi söylem, özellikle İstanbul ve Ankara’daki AKP taraftarı olmayan
seçmeni kendi çatısı altında toplamaya çalışan CHP için (partinin tarihi göz
önünde bulundurulduğunda çok da şaşırtıcı olmasa dahi, güncel birleştirici
politik söylemi için) büyük çelişki oluşturuyor. CHP’nin seçmen kitlesinin
sosyal medya üzerinden yaygın olarak dillendirdiği “bas geç” (ki bu ifade
ehven-i şer olmanın derin acizliğini taşıyor) ve “oylar bölünmesin” (ki CHP’nin
yıllardır elle tutulur bir alternatif politika üretmemesine rağmen ikinci parti
olarak kalmasını sağlamıştır) söylemleri, HDP’e fikren yakın olan kitleleri
AKP karşıtlığı üzerinden Sarıgül’e oy vermeye yönlendirmek için yoğun şekilde dayatılıyor.
Peki yönetim kadrosunu kürtler, aleviler, gayrımüslümler ve orta sınıf (sosyalist)
kentlilerin oluşturduğu HDP’nin oylarını bu söylemle, hem de HDP’yi bir yandan
açıkça bölücülük ile itham ederken, CHP’ye aktarabilmek mümkün müdür?
HDP’nin oluşumunda büyük pay sahibi olan Emek, Demokrasi ve
Özgürlük Bloku adaylarının 2011 seçimlerinde çeşitli mahallelerde aldığı oyları
göz önünde bulundurursak” tatava yapma, bas geç” diyenleri de çene yormaktan
kurtarmış oluruz. Ortamlarda Sırrı’ya oy vermekle övünen sanatçı ve sanat
sevicilerin mukim olduğu Beyoğlu’nun Cihangir semtinde Sırrı Süreyya Önder 2347
oyun ancak 262’sini (% 11) alabilmiş. Aynı ilçede kürtlerin yoğun olarak
yaşadığı Çukur mahallesinde 1925 oyun 1002’sini (%52), Bülbül Mahallesinde ise
2675 oyun 997’sini (%37) Sırrı Süreyya almış. Alevilerin (önemli bir bölümünü
de alevi kürtlerin oluşturduğu) yoğun olarak yaşadığı Sarıgazi’de (hatırlatmak
gerekir ki alevi bir aday olan Sebahat Tuncel bu bölgede seçime girmişti) 8983
oyun 668’i (%7), Gazi Mahallesinde 17473 oyun 1620’si (%9), Emek, Demokrasi ve
Özgürlük Bloku adaylarına gitmiş. Aynı
mahallelerde CHP’nin oyu ise sırasıyla %48 ve %66 olmuş. Nüfusunun azlığından
dolayı tam olarak seçmen tercihlerini sandık seçim sonuçları ile
ilişkilendirmek çok zor olsa da Gayrımüslimlerin çoğunlukla kentli orta sınıf
ile beraber yaşadığı bölgeler olan Feriköy’de oyların % 9’u (CHP %66), Adalar’da % 6,5 (CHP %48), Bakırköy %2,2 (CHP
% 57,4) Blok adaylarına verilmiş. kürtlerin yoğun olarak yaşadığı ilçelerden
Sultanbeyli’de Blok adayı %10 (AKP %68), Esenyurt’da %9,3 (AKP 48) oranında oy
almış.
Yukarıda belirttiğim oy oranlarını da göz önünde bulundurup
genellemek gerekirse; alevilerin, alevi kürtlerin
ve kentli orta sınıfın halihazırda oy tercihinin zaten CHP’den yana olduğu
görülüyor. HDP içerisinde yer alan gayrımüslimler, aydınlar, öğrenciler ve
diğer grupların niteliksel olarak HDP’ye katkıları çok büyük olmakla beraber oy
olarak katkıları çok sınırlı kalmaktadır. Tabi ki yeni oluşan siyasal sinerji
içinde HDP’nin bu kitlenin ilgisini cezbetmesi muhtemeldir ve CHP’lilerin asıl
korktuğu da budur. Ama HDP’nin potansiyel seçmenlerini çoğunlukla geçmiş
seçimlerde kararsız kalmış olanlar ve zaten CHP’ye oy vermemiş/vermeycek
olanların oluşturduğu, bunun da oldukça büyük bölümünün kürt seçmenlerden meydana geldiği
de ortadadır. HDP’li olmayan kürt seçmen de CHP'yi değil de AKP’yi desteklemekte.
Bu durum ortadayken, ve HDP’lilere yapılan “bas geç”, “oylar bölünmesin” ve “HDP
seçimden çekilsin” çağrılarıyla CHP’ye davet edilen oy havuzunun küçüklüğü belliyken,
gözle görülebilir bir etki sağlanabilmesi için bu çağrıların asıl muhatabının kürtler
olduğu görülüyor ve kürtler bu çağrıya ses vermediği sürece de bu kampanyanın
bir işe yaramayacağı ortaya çıkıyor. O zaman şu soruyu sormak elzem hale
geliyor: Bir yandan bölücükle itham ettiğiniz ve ötekileştirdiğiniz bir halktan,
öte yandan sadece AKP karşıtlığında birleşerek, hem de elle tutulur açık bir
vaat vermeden oy istemek ne kadar mantıklı?
Önceki seçimdeki oy oranları kürtlerin seçim tercihlerini
genel olarak ortaya seriyor. Bununla beraber, önceki seçimde CHP’ye oy vermeyen
kürtler için hali hazırda İstanbul’da CHP’ye oy vermek için geçerli çok fazla
neden de henüz yok. Bugünkü HDP ile benzer seçmen kitlesine (kabaca orta sınıf
kentliler, kürtler ve aleviler) sahip Türkiye İşçi Partisi çatısı altında 1960’larda
başlayan kürtler ile türk solunun ilişkisi, günümüz ulusalcılarının ataları
olan Milli Demokratik Devrim’i savunanlar tarafından sekteye uğratılmıştı.
Doksanlı yılların başında SHP çatısı altındaki birliktelik de kürt
milletvekillerinin meclisten yaka paça çıkarılmasıyla kürtlerin hafızasında çok
acı bir tecrübe olarak yer edindi. Tarihsel olarak zaten çok da iyi durumda
olmayan kürtler ve türk solu arasındaki ilişki bugün de CHP içindeki
ulusalcılar tarafından pompalanan ve CHP tabanında da ciddi destek bulan
milliyetçi söylemlerle pek de düzelecek gibi durmuyor. 90’lı yıllarda keskin
şekilde bölünen oyların tekrar bir araya gelmesi sadece AKP karşıtlığı
üzerinden olmayacağı gibi AKP’den koparılmak istenen seçmene bölücü barbarlar
olarak sunulmaya çalışılan HDP’li kürtlerin, CHP’ye oy basıp geçmesi de kolay
kolay gerçekleşmeyecektir.
Son olarak, CHP’nin Menderes’ten beridir sürdürdüğü “hele
bir şunu koltuktan indirelim sonra bakarız bir yoluna” tarzı siyaset nereye
kadar devam edecek, sürekli yeni barbarlar mı beklenecek? Hali hazırda ortak
düşman ve ülkeyi ele geçirmekte olan/geçiren barbarlar olarak sunulan AKP ile
ilgili işgal korkuları atlatıldığında beklenen barbarlar olarak yeniden kürtlerin
öne sürülmeyeceği garantisini kim verecek? Şu anda açık sözlü olarak kimse
vermiyor. Bu nedenle AKP sonrasına dair hiçbir fikri
olmayanlar “Tatava yapmayın, basın gidin!”
…ve sınır boyundan
dönen habercilere göre,
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.
barbarlar diye kimseler yokmuş artık.
peki, biz ne yapacağız şimdi barbarlar olmadan?
bir çeşit çözümdü onlar sorunlarımıza.
* Katkılarından dolayı Aleksi'ye teşekkürlerimle...