2/04/2011

Değişmek Sevişmektir

O değil de sosyal sorumluluk çalışmalarını ucuz kahramanlık ya da sistem yaması olarak tanımlayan cevval akademisyenler, teori makinaları, devrim arabaları ve marabaları sözüm size. Ben size teori üretmeyin, devrim yapmayın demiyorum. Bunları yine yapın. Çok da güzel olur, çok da iyi olur bence. Ama önce tanımayı öğrenin, yani tanışmaya çalışın.

Son 3-4 yılda bildiklerimin çoğunu unuttum. 'Ulan zaten ne öğrenmiştin ki 27 yılda' diyenler olabilir. Bunu diyenler yaşımı bildiklerine göre beni tanıyan insanlardır. Bunu söylediklerinde 'harbi lan. amma uçuyom ben de aq.' derim. ıghhaha diye ergence kahkaha atarız. Gülüp geçeriz. Kendi aramızdaki muhabbetten ötürü bunlar olur. Hukuğumuz var sonuçta. Siz karışmayın. Akıl yaşta değil baştadır. Size cevabım bu. Laubali olmaya gerek yok. Unuttum bildiklerimi çünkü ezberim bozuldu. Ezberim en klişe tabir ile yaşama dokunmayan, bütünlüğe öykünmeyen ama yaşamı bütünüyle kavradığını iddia eden bilgiler, yorumlar idi. Pişman değilim. İyi ki varlar, iyi ki girdiler hayatıma. Başımın içinde yerleri var. Bilgi candır.

Ama en can bilgi kulaktan, gözden beyne dolan değil, insanın tüm varlığıyla öğrendiğidir. O yüzden deneyim candır. Günlerden bir gün bildiklerimden yola çıkarak bir ukalalık yaptım. Haddimi bilmeden bir işe kalkıştım. Aha burada yazılarını okuduğunuz cengaverler de 'Biz de varız.' dediler. Oturuldu, bilgiler paylaşıldı, yenildi, içildi, haritalara bakıldı, yollar rotalar belirlendi, yenildi, içildi, işe girişildi, yenildi, içildi. Yollar beni bir sosyal hizmet projesi olan Tarlabaşı Toplum Merkezi'ne getirdi. Orada bir sürü çocukla tanıştım. Mübalağa yok arkadaş. Harbiden bir sürü. Beynim döndü 3 yılda. Hayatım her anlamda değişti. Çocuk çok saçma olabildiği gibi acaip de bir şey.

Şimdi şöyle anlatayım. Yazın birinde bizim yazlığa annemgilin öğretmen arkadaşları geldi. İki rehberlik öğretmeni evlenmiş çocukları olmuş, aradan 4-5 yıl geçmiş çocuk büyümüş. O noktada hayatlarımız keşişiyor. Bir akşam üzeri, mangal ardı okey masasında o çocuk şu cümleyi kurdu: "Sütümü içtikten sonra dişlerimi fırçalayıp yatacağım. Değil mi anneciğim?" Tüylerim diken diken oldu. Bu neydi? Nasıl böyle bir çocuk olabilirdi? Ağzını burnunu kırasım geldi ne yalan söyliyim.

Oysa Tarlabaşı'nda sağa sola ağır siklet küfürler savurarak gezen diyaloglar üzeri kardeşimiz Şeref'in karnesinde bütün notları pek iyidir. Küçük jön Ferhat ise aşkı uğruna felsefecilik yapmak isteyecek kadar cesur bir arkadaşımızdır. Tahminim hiç biri baby tv izlememiştir.

Tanıyın bu çocukları. Ya da başka çocukları. Tanıyın ki kendinizi de tanıyabilin. Tanıyın ki haddinizi bilin.


Aslında sadece linki paylaşacaktım, gaza geldim, sinirlerim kalktı. Kusura bakmayın. Çok duygusal ve asabiyim. Hamile miyim lan yoksa?


No comments: