6/05/2010

Yemeziçmez Hasan Efendi

O değil de be sevgili blogger, ne zamandandır aklıma geliyordu da yazmak kısmet olmamıştı, medyanın osuruğunun oluşturduğu yüksek basınç merkezinden kaynaklı Kılıçdaroğlu rüzgarı sakin sakin insanları okşarken benim de aklıma eskilerden duyduğum Yemeziçmez Hasan Efendi efsanesi geldi. Sevgili blogger inanır mısın bak şimdi bunu söylerken aklıma şu da geldi akabinde: Kılıç artığı bir neslin evladı olan Kemal Efendi’nin babası, nasıl bir inkarcılıkla soyadını değiştirip kendini (Munzur’dan akan kanın kaynağı olan) kılıçı elinde tutanların saflarına katabilmiş de bir memurluk koltuğu kapmış (ya da koltuğu iyice kavramak için yapmış da olabilir), helal olsun!!! Mebusun biri :” Bu adamın soyadında darlık var” demişti. Halbuki darlık yok be Suatçığım darlık yok, bu toplumun kültüründe Zübüklük var ve hatta tebdil-i soyadında ferahlık var, inkar var, koltuk var, varoğlu var… Sen darlığı nereden çıkarıyorsun?

Neyse konuyu dağıtmayalım. Günün birinde Karér’de, Gımgım taraflarından gelen ve evliya olduğu söylenen bir zat peyda olmuş. Keramet sahibi bu zat Yemeziçmez Hasan Efendi olarak nam salmıştır. Hasan Efendi, ne yer ne de içer dolayısıyla da tuvalet ihtiyacı da hasıl olmazmış. Yaşadığı yöreyi çevreleyen her dağın zirvesinde bir ermişin mezarı olduğuna inanan Karérliler bir ahir zaman ermişini görmüş olmanın heyacanına kısa zamanda kapılmışlar. Yöre halkında büyük merak uyandıran Hasan Efendi’nin kerametine tanık olmuşlar zira; Hasan Efendi ağzına ne bir lokma yemek sürmekte ne de bir damla su içmekteymiş. Köylüler, Hasan Efendi’nin yaydığı nur evlerine yayılsın diye sıraya girmişlerdir. Kurbanlar kesilir, cem yapılır ,Hasan Efendi’nin pir döşeğinede oturduğu bu cemlerde tanrıya yakarılırmış. Hasan Efendi’nin yaydığı nur ile insanlar kendilerinden geçerlermiş.

Dünya nimetlerine nefsini körelterek sırtını dönmüş olan Hasan Efendi, ruhunu kötülüklerden arındırmış olmakla beraber; vücudunu da pisliklerden arındırma ihtiyacı ile her gün muhakkak boy abdesti alırmış. Bir gün Yemez içmez Hasan Efendi’nin misafir olduğu evin sahibi, Hasan Efendi boy abdesti alırken suyun renginden dolayı Hasan Efendi’nin banyo sırasında tuvalet ihtiyacını giderdiğinden şüphelenir. Bunu duyan birkaç köylü daha Hasan Efendi evlerini şereflendirdiğinde boy abdest aldığı sırada Hasan Efendi’yi gözetler ve Hasan Efendi’nin foyası ortaya çıkar. Yemeziçmez Hasan Efendi, yıkanırken su ihtiyacını karşıladığı gibi tuvalet ihtiyacını da karşılamakta ve pisliğini iyice ezdikten sonra su ile yollamaktaymış. Hasan Efendi’nin nasıl yediği ise tam olarak belli olmamakla beraber, cem sırasında lokmalar dağıtılırken, pir postunda oturan Yemeziçmez Hasan Efendi’nin şah lokmasını verdiği sırada el çabukluğu ile cebine birşeyler attığı ve bunu da bir fırsatını bulup kaşla göz arasında mideye indirdiği rivayet edilmiş. Kimileri ise Hasan Efendi’nin karnını tok tutan haplar ile işi idare ettiğini rivayet etmiş.

Herkesin aklına Gandhi gelirken benim aklıma neden Yemeziçmez Hasan Efendi geldi ki, hayret bir gariplik var öyle değil mi hafız? Hem bak Erdal İnönü de iyidi ama çevresi kötüydü, Erdal İnönü’nün dürüstlüğünden şüphe duyacak kimse yoktur ama İski skandallarını falan da unutmamak lazım. İki şekilde tutarlı olunur ya dürüstlükle ya da kusursuz şekilde yalan söyleyerek. Önce aday değilim deyip sonra bir anda başkan olanları, mecliste Onur Öymen’e şakşakçılık yapıp sonra Dersim’de Öymen gerekeni yapmalı deyip sonra tekrar Ankara’ya döndüğünde lafı kıvırtan tutarsızları da başımıza dürüstlük abidesi diye dikip Gandhi yaptınız ya helal olsun!

Peşin olarak şunu da eklemek lazım: durun lan vurmayın!!! Recep Bey'i ben de sevmiyorum.

No comments: